Pazartesi, Kasım 18, 2013

Monschau (Almanya)

Blogumun seyahat bölümünde sizlere ilk olarak tanitmak istedigim sehir: Monschau. Geilenkirchen´e (yani oturdugumuz yere) arabayla yaklasik bir saat uzaklikta oldugundan, özellikle yazlari ve noel zamani hafta sonlari aniden karar verip severek SIKca gittigimiz yerlerden birisidir, Monschau.



Sehir Aachen´a bagli olup, Eifel daglarinin eteklerinde olan, doga ile icice, hafif daglik ve tarihi bir bölge.Yaklasik 12000 nüfusa sahip, minik bir sehir. Ilk defa cocukken, annem, babam ve kizkardesimle gitmistim. 11 yasinda cocuklarin pek ilgisini cekecegi söylenemez ancak insan büyüdükce, dogayi sevmeye basladikca bu kücük sehrin degerini ve güzelligini de anlamaya basliyor ve bu kücük sehir bir bakmissiniz aliskanlik yapivermis. Insanin arada bir gidesi geliyor.


Sehre girer girmez arabamizi sehrin hemen kenarinda, sehre yaklasik 10 dakika yürüme mesafesinde olan park yerine birakiyoruz ve yukaridaki resimde gördügünüz Rur nehrini takibe baslayip, yada insan kalabaliklarini takip edip sehre dogru ilerliyoruz. Her yer yemyesil, agaclik, taptaze bir hava ve masal dünyalarini animsatan tipik eski alman mimarisini yansitan evleri takip ede ede, sehrin icine dogru geliyoruz.


Sehre girerken hemen sol tarafta kalan bir atölye/ev var. Bu evin bahcesi herkese acik. icinde sincaplar o daldan bu dala atliyor ve muhtesem bir bahcenin icinde bir cok bronz heykel görebilirsiniz. Bunlarin bazilari evin kendi sahibine ait, bazilari ise satilik. Ileride bahceli evim oldugunda, bahce süsleri icin nereye gelecegimi simdiden biliyorum.


Heykellerin yani sira Monschau´da bir cok büyüklü kücüklü el yapimi ürünler satan dükkanlar ilginizi cekecektir. Sabuncular, sarapcilar, soscular, kücük heykeller ve biblolar yapip satanlar, örgü ve el isleri , örnegin kece isleri satanlar vs. Burasi tam bir yaraticilik ve sanat merkezi ayni zamanda.

Sokaklar tertemiz, her ev ayri cekici ve her evin penceresinde mutlaka rengarenk cicekler var. Diyorum ya: insan kendini adeta bir masalin icinde gibi hissediyor sokaklarda yürürken.



Peki, Monschau da ne yapilir? Monschau hafta sonu gezileri icin, örnegin bir Cumartesi ögleden sonrasi icin idealdir. Kesinlikle spor yada düz taban ayakkabi giyilmelidir, zira yerlerin hepsi paket tas yada toprak. Sehir ici gezilir, dükkandan dükkana gecilir, alisveris yapilir ve özellikle aktif olmayi sevenler Monschau´u cevreleyen tepeler üzerinde kücük bir trekking yapabilir. Yazin bir de en güzeli Monschau´da piknik yapmaktir. Tepelerden birine cikip bütün Monschau´a yukaridan bakmak ve piknigin ardindan güle oynaya tepelerden asagiya dogru inmek - ki bu her zaman daha kolay gelir hani insana - cok hostur. 


Benim icin en güzel seylerden biri her seferinde , bikmadan usanmadan, 13. yüzyilda insaa edilmis olan Monschau kalesine cikmak ve kalenin pencerelerinden asagiya dogru bakip , uzun uzun sehri izlemektir. 


Genelde Almanya´ya ilk defa yada Almanya´nin bu bati bölümüne gelen misafirlerimizi gezdirmeye buraya mutlaka getiriyoruz. En az 10 kez gitmis olsam da, her defasinda severek gidiyorum, Monschau´ya. Ancak kalenin tepesine kadar cikmak tabii ki biraz sportiflik gerekiyor..Zira onca merdiveni ve dik yokuslari , dar yollari gecerek bu güzel tepe noktasina variliyor. Yani cok kücük cocuklari yada yaslica misafirleri olanlara göre degil. 


Ancak elbette her yokusun bir de inisi var. Bu merdivenleri arkamizda birakip hemen sehir merkezinde yer alan güzel bir kafeye atmak istiyor insan kendini . 


Kafelerde secim yapmak cok zor. Almanlarin pastalari meshur. Hepsi ayri güzel ve lezzetli ancak Monschau´a gelen tabii ki "Monschauer Düttchen" yemeli. "Monschauer Düttchen" kati ve kalin bir krep hamuru gibi. Icine bir iki top vanilyali dondurma yada krema konulup servis ediliyor. 


Dogrusu biraz kalorili ancak onca dag bayir gezmenin ardindan fazlasiyla hak edilen bir tatli. Elbette kisin sadece sicak yazlari ise de soguk bir icecek de tercih edebilirsiniz. Kafede otururken sakin acele etmeyin.Genel olarak: Monschau´da acele etmeyin. Burasi aceleye gelecek bir yer degil. Bu sehrin tadini cikarin derim. "Fachwerkhaus" denilen kendine has mimarisiyle insani büyüleyen evlerin cevreledigi carsinin zevkine varin. Kendinizi sanki orta cagda gibi hissedeceksiniz. 


Sadece bir gün yetmez, ben bütün hafta sonu kalmak istiyorum diyenleriniz olursa, sehirde onlarca birbirinden güzel ve otantik oteller var. Gecesi maksimum 100 Euro ya cok hos bir otelde konaklayabilirsiniz. 

Monschau yazin cok güzel dedik - öyle de, ancak bir de Noel zamani bu kücük sehri gelip görmeli: carsinin tam ortasina dikilen, isiklandirilan ve süslenen Noel agacinin etrafina bir Noel pazari kurulur. Sicak sarap, sicak kakao, közde kestane ve bircok diger güzel koku esliginde insanlar biraraya gelir - hele bir de kar yagarsa, iste o zaman hic ayrilmak istemez insan bu kücük sehirden. 


Yolu Aachen civarlarina düsen herkesin görmesini siddetle tavsiye ederim. Cok seveceginize eminim. 

Zeytin penguenler

Özellikle kis aylarinda sofralariniza renk ve biraz da farklilik ve hosluk katmak istiyorsaniz, hele bir de cocuklariniz yada icinizde hic büyümeyen bir cocuk varsa, bu zeytinden penguenler tam size göre:

Biraz ugrastirici ancak sonuc icin deger bence;)

Ihtiyacimiz olan malzemeler:

Siyah cekirdeksiz zeytin (yüzeyi burusmamis, parlak olanlardan)
Krem peynir
Havuc
Kürdan

Yapilisi:





Önce havucu traslayip enlemesine ince, yuvarlak bir parca kesin.











Bu parcadan minik bir ücgeni cikarin. Bu bizim ayaklarimiz olacak. Cikardigimiz ücgen ise gagamiz daha sonra. Kac tane penguen yapmak istiyorsaniz, o sayida havuctan ayaklar yapin.









Bir iki kasik kadar krem peyniri bir plastik posede doldurun ve ucuna minicik bir delik acin.
Cekirdeksiz zeytinlerin bir yanini boydan boya bicakla kesin. Ve plastik posede doldurdugumuz krem peyniri yarilmis zeytinin icine SIKIN. Yandaki resimde gördügünüz gibi.







Diger ikinci bir cekirdeksiz zeytini de yanlamasina bicakla hafifce kesin ve icine ayaklardan arta kalan ücgen parcayi SIKIstirin. Bu bizim gagamiz olacak.














Ardindan yine yandaki resimde gördügünüz gibi ayaklarin üzerine dikey bir sekilde bir kürdan dikin. Ici peynirle doldurulmus zeytini üzerine yerlestirin : bu gövdemiz olacak. En son olarak da kafasini kürdana saplayin. Minik penguen hazir bile:)













Peynirden yapilmis kardan adamimizin etrafina yerlestirin. (Maalesef elimde sadece 6 cekirdeksiz siyah zeytin kalmis, cok gec fark ettim. O yüzden sadece 3 tane penguen cikti). Ne kadar cok penguen o kadar kislik bir görüntü.

(Peynirden kardan adamin adim adim yapilisi da baska bir sefere)





Afiyet olsun:)

Asure

Blogumda ilk olarak paylasmak istedigim tarifin asure olmasina karar verdim. 

Önce biraz genel bilgi: 

Hicri takvime göre Muharrem ayinda yapilan bu geleneksel tatli, genelde Muharrem ayinin onunda yapilir. Rivayete göre Nuh´un büyük tufandan sonra karaya ayak bastiginda elinde kalan son malzemelerle bu tatliyi yaptigi söylenir. 

Asurenin olmazsa olmaz malzemeleri: nohut, kurufasulye,bugday ve sekerdir. Diger malzemelerin hepsi zevkinize göre degisebilir. Genellikle en az 10 malzemeden olusmasi makbuldur. 

Ben bu malzemeleri kullandim: 



Malzemeler: 


1 su bardagi bugday (haslanmis)

1 su bardagi nohut( haslanmis)

1 su bardagi kuru fasulye (haslanmis)

arzuya göre : 

yarim cay bardagi dogranmis kuru incier (önce biraz suda bekletirseniz güzel olur)

yarim cay bardagi dogranmis kuru kayisi (önce biraz suda bekletirseniz güzel olur)

yarim cay bardagi kuru üzüm (önce biraz suda bekletirseniz güzel olur)

yarim cay bardagi kus üzümü 

yarim cay bardagi dolmalik fistik 
1-2 yemek kasigi tarcin 
1-2 yemek kasigi gül suyu 
1 portakalin kabugunun rendesi 
1 su bardagi kadar seker (yada daha sekerli seviyorsaniz, daha falza)




Süslemek icin: 

nar taneleri 

dövülmüs findik, sam fistigi, ceviz 


(Malzemelerin ölcüsünü ve miktarlarini elbette kisi sayisina ve arzunuza göre arttira- yada azaltabilirsiniz.)






Bunlar malzemelerimiz. 

Mümkünse bir gece önceden bugday, nohut ve kurufasulyeyi islayiniz. Yahutta benim gibi düdüklü tencerede hemencecik yumusamalarini saglayabilirsiniz. 














Önce bugdaylari düdüklü tenceremde hasladim. Suyunu icinde biraktim.
















Üzerine haslanmis nohutlari ekledim.


















Simdi de haslanmis kuru fasulyeleri.















Ardindan sirayla bir cok malzemesini ekleyecegiz: dogranmis kuru kayisilari,
















dogranmis ve biraz suyun icinde bekletilmis kuru incirleri,


















Kuru üzümleri,
















Kus üzümlerini,

















Dolmalik fistiklari,

















Rendelenmis portakal kabuklarini,

















Bolca tarcini,


















Biraz da gül suyunu,

















Toz sekeri ekleyin veee
















karistirin, karistirin, karistirin.
Bu noktada eger suyu az gelirse, kaynar su ekleyebilirsiniz.
Yavas yavas koyuldugunu ve kivamini aldigini göreceksiniz. Cok sulu olursa da, iki-üc yemek kasigi nisasta ile soguk sütü ayri bir kapta karistirip, pürüzsüz bir karisim elde edince de pismekte olan asurenin icine atabilirsiniz. Bu sayede kivamini bulacaktir.









Asure genellikle tipik olarak nar taneleri ile süslenir. Asureniz koyuladursun, siz de bu arada hemen nar tanelerini cikarin.















Asureyi elbette kendimiz de yeriz ancak asil amaci konu komsuya dagitmaktir. O yüzden, süslemeden önce dagitmak istediginiz kisileri belirleyip, ona göre miktarlarda kaplara doldurunuz.














Simdi ise, bana göre, isin en eglenceli kisminda: süslemekte. Arzuya ve zevkinize göre kuru yemislerle ve nar taneleriyle süsleyin.










http://www.gokceyle.blogspot.de/mavimutfak/asure





Evinizdeki muhtesem tarcin kokusu esliginde, ister sicak sicak, ister soguk sekilde tüketebilirsiniz.

Sonbahar ve kis aylarina cok yakisan, doyurucu ve göz alici bir lezzet.








Afiyet olsun :)http://gokceyle.blogspot.com/2013/11/mavimutfak/asure

Blog hakkinda

Sevgili takipciler, 

 Öncelikle 31 Temmuz 2012 de Facebook bünyesinde actigim "Mavi Mutfak" adli yemek ve pasta sayfamin sizlerden büyük ilgi görmesi sebebiyle ve sayfadaki tariflerin gittikce artip, bulunmasi zorlastiginda, bir blog acma fikri olustu kafamda. Ancak bu blogta bu sefer sadece yemek ve pasta degil, baska seyler de olsun istedim. 


Dolayisiyla benim ilgimi ceken, zaman buldukca ilgilendigim ve severek ugrastigim bazi alanlari belirledim ve bunlarla ilgili bazi yazilari ve fotograflari da sizlerle paylasmak istedim. Bunlar yemek ve pasta yani genel olarak mutfagin yani sira dekorasyon, seyahat, edebiyat , moda, kendin yap, ev hayvanlari ve hayata dair baksa güzel seyler olacak. Kisacasi blogta yukarida bahsettigim konulara dair paylasimlar bulacaksiniz.


 Merak edenler ve beni tanimayanlar icin de kendimi kisaca tanitmak isterim: Ismim Gökce. 1984 , Bandirma dogumluyum ancak baba tarafindan Tekirdag´liyim. 1995 senesinden beri Almanya ´da yasiyorum. Inglizce, Ispanyolca, Fransizca ve Almanca ögretmenligi yapiyorum (lisede ). Mart 2012 den beri evliyim, mutluyum (henüz cocugumuz yok). Isimden arta kalan zamanlarda yukaridaki dillerde ve Latincede, özel dersler veriyorum. Mavi Mutfak adini koydugum mutfagimda zaman gecirmekten büyük keyif aliyorum. Bahar ve yaz aylarinda terasimizdaki ciceklerimle ilgilenmeyi cok seviyorum. Dekorasyon, moda, edebiyat ve seyahat en büyük bilgi alanlarimdan.


 2 muhabbet kusumuz ve iki kedimiz var. Hayvanlari, dogayi, bitkileri, dünyanin tüm güzelliklerini cok seviyorum. Olabildigince hayata pozitif bakmaya calisiyor, karamsarliktan, negatiflikten uzak durmaya calisiyorum. Gökce´yle de pozitif, sevgi dolu, yaraticilik dolu paylasimlarin oldugu bir sayfa olusturmaya calisacagim sizler ve kendim icin. 


 Sayfama hosgeldiniz